Ağustos ayı boyunca yaşayan ve ismi de Ağustos olan bir arkadaşım ile tanışmaya hazır mısınız?
– Merhaba dostum Ağustos Böceği.
– Neredesin yahu gözlerim yollarda kaldı.
– Teşekkürler hoş buldum.
– Hoş geldin hoş geldin… Hadi sorulara geçelim.
– Yahu bu ne acele böyle…
– Bilmez gibi sorma… Biz yaz mevsiminden sonra yaşamayız. Yıllarca toprağın altında bize atılan iftiraya cevap vermek için bekledim.
– Hayda… Bizim sayfayı dert sayfası mı sandın?
– Elbette sanmadım. Ama bissürü kişi bu sohbeti okuyacak.
– Seni seni…
– Anlatmaya başlayayım mı?
– Yok öyle üç kuruşa beş köfte… Önce bizi ağustos böcekleri hakkında bilgilendirmen lazım.
– Hay hay… Yumurtadan çıkan ağustos böceklerine Nimf denir. Bu nimfler, ergin olan ağustos böceklerine benzemezler.
– Vur dedik, sen de öldürdün.
– En baştan anlatıyorum taaa bebeklikten..
-Madem başladın, buyur devam et.
– İşte bu nimf denilen yavrular ön ayaklarıyla birlikte toprağı kazarak, toprağın altına gizlenirler. Her çeşit kendi özelliğine göre toprak altında kalır. Biz Türkiye’de yaşayanlar dört yıl toprak altında kalırız.
– Dört yıl boyunca toprak altında ne yer ne içersiniz?
– Toprak altında galeriler kazarak Ağaç köklerini bulur ve öz Suyu emerek besleniriz.
– Topraktan çıktıktan sonra ne yaparsınız?
– Yıllarca toprak altında kaldıktan sonra erginleşmek için topraktan çıkıp ağaç gövdelerine tırmanırız. Nimfalar burada kısa bir süre sonra sırtlarındaki çatlaktan örtülerini terk ederek iki çift kanatlı olarak çıkarlar.
– Kelebeğin kozadan çıkması gibi…
– Gözünden de hiçbir şey kaçmıyor Acar Kız.
– Ayıpsın… Muhteşem bir sabrınız var. Dört sene toprak altında kal sonra bir ay yaşa… Vay be…
– Evet dört sene gün ışını bekleriz.
– Peki toprak üstüne çıkınca nasıl bir halde olursunuz?
– Nimfalar kısa zamanda 3-5 cm boyuna ulaşarak erginleşirler. Başlarında iri iki petek göz, alınlarında üç tane de küçük nokta göz vardır. Antenleri kısa ve sert kıl gibidir.
– Şu uçuşa geçme halinizi de anlatsana, bale gibi 🙂
– Ön kanatlarımız, arka kanatlardan daha uzun yapılıdır. Çoğumuz arka bacaklarının yardımıyla sıçrayarak hızla havalanırız.
– Peki erginleştikten sonra ne yapar ile beslenirsiniz?
– Gündüzleri yaprak aralarında gizleniriz.. Hortumlarımızı ağaç filizlerine batırıp özlerini içeriz. Özellikle söğüt sürgünlerinin özsuyunu emerler. Yeme konusunda bebekliğimizden pek farkımız yoktur 🙂
– Daha çok nereler de yaşarsınız?
– Sıcak bölgelerde özellikle Akdeniz ve Ege bölgesinin bağlık, zeytinlik alanlarında.
– İyi bari.. Bu yaz soğuk bir yerlere gitmeyi düşünüyordum. Sesinizden kurtulurum 🙂
– Acar Kız aşk olsun!
– Ama ama öyle…Bütün gece cır da cır, cır da cır 🙂
– Dua et yalnız erkekler öter. Bir de dişilerin de öttüğünü düşünsene 🙂
– Hanım efendiler hiçbir zaman seslerini, başkalarını rahatsız edecek kadar yükseltmezler… Neyse, söyle bakalım nasıl ötersiniz?
– Erkek Ağustos böceklerinin karınlarının altı sağlı sollu gergin bir zarla örtülüdür. Bunlar bir çift ses çıkarma organıdır. Kas yardımıyla bu zarları titreterek ses çıkarırlar. Dişilerinde ses çıkarma organı yoktur.
– Hava kararmak üzere… Siz birazdan hep birlikte ötmeye başlamadan son olarak senin şu meselene iftira meselene gelelim?
– Ben de unuttun sanmıştım.
– Ben ve unutmak. Çok komiksin…
– Şu herkesin bildiği masal var ya… Ağustos böceğinin biri yaz günlerini çalgı çalmakla geçirip, kışın karıncadan yiyecek istemeye gittiği…
– Evet.
– İşte bizi tanıyanlar bunun böyle olmadığını bilir.
– Ya nasıldır?
– Biz ergin ağustos böcekleri, yumurtlama döneminden sonra ölürüz. Bu yüzden de kış için yemek toplama gibi bir derdimiz kalmaz. Yani bizler tembel canlılar değiliz.
– Ay kıyamam içine ne dert olmuş 🙂
– Olmuştu ama sayende binlerce okuyucu doğruyu öğrenecek.
– 😉 Anlaştık o zaman. Hadi arkadaşlarını topla da bir gidiş marşıyla uğurlayın beni.
– Hay hay, istek parça var mı?
– Çalabilirseniz Estergon Kalesi’ni isterim.
– Bizde tek seçenek var. O da “cır” 🙂
– Hoş“cır”kalın.