Hasan adında bir genç, yeniçeri olmak istiyordu… Bir gün “Acemiler Ocağı”na başvurdu. Fakat kabul edilmedi. Hasan’ın mangal gibi yüreği vardı ancak, eli özürlüydü. Üzüntüyle oradan ayrılarak evine gitti. Hüngür hüngür ağlıyordu. O sırada büyük âlim Hoca Sâdeddîn Efendi, gezintiye çıkmıştı. Bir ağlama sesi duydu ve o tarafa yöneldi. Hasan’ı gördü ve niçin ağladığını sordu. O da başından geçenleri bir bir anlattı… Sâdeddîn Efendi bir süre düşündükten sonra; “Seni bu harbe götüreceğim” dedi… Hasan bir an hayretler içinde kaldı. Hoca Efendi “Evladım, sen de bu orduya mutfakta hizmet edersin” dedi… Hasan, bu sözlerden sonra, Sâdeddîn Efendi’nin yanından hiç ayrılmadı…
1596’da Sultan Üçüncü Mehmed Han, ordusu ile sefere çıktı. Çolak Hasan da bu ordunun mutfak görevlileri arasında yer almıştı. Osmanlı ordusu, Haçlılarla Haçova’da karşılaştı. Otağ-ı hümâyûn bataklığı gören bir tepeciğin üzerinde kuruldu…
İlk günkü çarpışmalardan bir netice alınamadı. Ertesi gün savaş yeniden şiddetlendi. Sultan, beyleri ve paşaları yanında olduğu hâlde savaşı tâkip ediyordu ki ön saflarda bir çözülme yaşandı. Fırsattan istifâde eden düşman, Sultan’ın otağına saldırdı. Durum vahim bir hâl almıştı…
Bu sırada ordunun geri hizmetindekiler, mutfak çadırının önünde toplandılar. Hasan ise onlara; “Ne duruyorsunuz? Otağ-ı hümâyûnu düşman çizmeleri kirletecek. Ellerimiz bağlı bekleyemeyiz” diye bağırdıktan sonra, mutfak çadırına girerek direklerden birinde asılı olan baltayı kaptığı gibi fırladı. Bu hareket oradakileri coşturdu. Herkes; bıçak, satır ne bulduysa eline alarak, Hasan’ın peşine takıldı…
Hasan, Sultan’ın otağına girmek üzere olan bir kefereye baltasını öyle bir savurdu ki, zırhını delerek göğsünü parçaladı. Bunu gören diğerleri de paniğe kapıldı. “Allah Allah” sesleri ortalığı çınlatmaktaydı… Tepenin üzerinde hâdiseyi seyreden Hoca Sâdeddîn Efendi, yanında bulunan Cağaloğlu Sinân Paşa’ya; “Düşmanın bu şaşkınlığından istifâde edebiliriz. Ne duruyoruz?” diye bağırdı…
Savaş bir anda tam tersine dönmüş, düşman askeri dağılmış, kaçmaya başlamıştı. Fakat baltasıyla bu zaferin kazanılmasında büyük rol oynayan Çolak Hasan ağır yaralanmıştı. Onu, Sultan’ın çadırına getirdiler. Pâdişâh’ı görünce; “Çok şükür, Pâdişâhım hayatta” dedi ve Kelime-i şehadeti söyleyerek son nefesini verdi…