Digerleri

Ordan… Burdan…

-Dayanışma, sınıftan birinin telefonu çaldığında hoca
duymasın diye herkesin öksürmeye başlamasıdır…
-Bir anne tedavi şekli olarak: “Git bi elini yüzünü yıka geçer…”
– Facebook’taki eski paylaşımlarını silmeye başladıysan
büyüyorsun demektir…
-Şu hayatta tek imrendiğim kişi; deterjan reklamında
kendini çamura atıp eve gelince dayak yemeyen
çocuktur….
-Küçükken eşek şakalarını eşekler yapar sanırdım….
Büyüdüm, doğruymuş…
-43 numara kadın ayağı mı olur anne yaaa? Terlikle
vurmaya kalksan beyin kanaması geçiririm…
-Annemin yaptığı yemeğe “Bu değil, bu hiç değil, bunlar
değil, beni anlamıyorsun” dedim, enseme şaplağı yedim…
-Pizzayı eliyle yiyen insan samimidir, içtendir, korkusuzdur,
cesurdur, yüreklidir, açtır…

#Ordan, #Burdan, #Mizah, #TürkiyeÇocukDergisi

Şiir – Mevsimlerin Gülü

Mevsimlerin Gülü

Soğuk günler bir bir geçer,
Kuru dallar çiçek açar;
Pırıl pırıl gökyüzünde
Yeşil başlı kuşlar uçar.

Koyun kuzuya karışır;
Lale, sümbülle yarışır.
Taze bahar günlerinde
Mutluluk göğe erişir.

Yürekler durmaz kafeste,
Gezer aheste aheste.
Her nefeste sevgi alır,
Sevgi verir her nefeste.

Sular gibi coşar gönül,
Seller gibi taşar gönül,
Rengârenk bir kelebeğin
Peşi sıra koşar gönül.

Mevsimlerin gülüdür bu,
Mis kokulu dalıdır bu.
İnsan der ki hiç bitmesin;
Sevgi, dostluk yoludur bu.

Yusuf DURSUN

#Şiir, #MevsimlerinGülü, #YusufDursun, #TürkiyeÇocukDergisi

Hünerli Eller, Zarif İşler – Dikiş Nakış

En sevdiğimiz bir yakınımıza kalbimiz kadar sıcak kanaviçeler işleyebiliriz. İşlediğimiz kanaviçeyi istersek anahtarlık, istersek iğnelik yapabiliriz…


Malzeme Sepeti:

√ Etamin ya da kanaviçe işlenebilecek delikli kumaş
√ Nakış ipliği
√ Etamin iğnesi
√ Makas
√ Bir parça elyaf- pamuk
√ Anahtarlık yapmak isteyenler için iğne iplik ve kurdele

1

2

Nakış ipimizi iğneye geçirip tek katının ucunu açık bırakarak diğer ucuna düğüm atıyoruz.
İğneyi kumaşın ( Resim 1’deki 1. numaralı noktadan) altından üstüne çıkarıyoruz.
Çıkan iğneyi bu sefer ( Resim 1’deki 2. numaralı noktadan) üstünden altına geçiriyoruz.
Resim 1’i takip ederek sırası ile kumaşın bir altından bir üstünden geçerek sırası ile / / / şeklini elde ediyoruz.
Resim 2’ye geçerek aynı işlemi ters tarafa giderek devam ediyoruz.
Sırası ile iğneyi 7. , 8. , 9… numaralı deliklerden batırıyoruz. Burada önemli olan bir önceki işlemde yaptığımız 4. numaralı delik ile
8. numaralı deliğin aynı olduğunu fark etmek 😉
Kaneviçe bu şekilde işlenir. Ne kadar uzun bir kanaviçe yapmak istiyorsak o uzun / / / işlemini yapıp ardından geri dönüp \ \ \ şeklini yapacağız.
Eğer kısa hatta bir adet yapmak istiyorsak bir kere / bir kere de \ yapacağız. Hepsi bu!
Şimdi gelelim kalp şeklimize… Size bir kalp şablonu verdik.
Şablondaki her bir kare bir adet / ile bir adet \ ifade etmektedir. Şablona bakarak her bir
kareyi oluşturun ve kaplarını tamamlayın.
Kalp şekilleri bittikten sonra kanaviçenizin büyüklüğü kadar bir başka etaminlik kumaş daha kesin.
İki kumaşı az bir yeri açık kalacak şekilde kenarlarından dikin.
Açık kalan yerden elyaf- pamuk ile doldurun.
Açık kalan kısmı dikin ve işte iğneliğiniz hazır.

3

#HünerliEller, #Zarifİşler, #Dikiş, #Nakış, #KüçükHanımlar, #TürkiyeÇocukDergisi

Şiir – Bu Vatan Bizim

Toprağına ana gibi sarıldık,
Dermanı, derdiyle bu vatan bizim.
Ne usandık ne sevmekten yorulduk,
Yiğidi, merdiyle bu vatan bizim.

Doğar kalbimizde her sabah güneş,
Gökkuşağı olur sevgimize eş.
Asırlardan beri kardeşiz kardeş,
Dostluğun tadıyla bu vatan bizim.

Beni, seni alıp bize katalım,
Sevgi mayasını öze katalım,
Gönülleri bir denize katalım,
Yunus’un yâdıyla bu vatan bizim.

Aynı kökün deriniyiz hepimiz,
İnsanlığın yarınıyız hepimiz,
Osmanlının torunuyuz hepimiz,
Tarihin andıyla bu vatan bizim.

Konya’da kuruldu birlik merkezi,
Mevlânâ’da yaptık gönül sentezi.
Arap’ı, Acem’i, Laz’ı, Çerkez’i,
Türk’üyle, Kürt’üyle bu vatan bizim.

Sel gelince gider oğul, kızımız,
Deprem olur artar gönül sızımız.
Beraber yazılmış alın yazımız,
Kaderin kaydıyla bu vatan bizim.

Yiğitler dizildi Çanakkale’de,
Oyunlar bozuldu Çanakkale’de,
Bir destan yazıldı Çanakkale’de,
Kaderin kaydıyla bu vatan bizim.

Bizi kardeş yaptı ilahî ferman,
Beş vakit huzurla dolar asuman.
Kendine gel, kendine gel Müslüman,
Allah’ın adıyla bu vatan bizim.

#Şiir, #BuVatanBizim, #BestamiYazgan, #TürkiyeÇocukDergisi

Şarkıların Dili – Olabilirim

Yine seni özlemekten başka,
Hiçbir şey yapmadım bugün,
Eni konu çaldı telefonlarım,
Boş ver bakmadım bugün.

Ne kitap okudum ne de ders,
Derdi yasakladım bugün,
Kaç gün olmuş bilemezsin,
Alarmı yasakladım bugün,
Dün geceyle tam 3 ay 1 gün.
Dün geceyle tam 3 ay 1 gün.

Ben dünyanın en büyük uykucusu olabilirim,
Yatakta 100 sene 1000 sene kalabilirim,
Okulun yolunu ezbere bilmem ama,
Yatağı iki gözüm kapalı bulabilirim!

#ŞarkılarınDili, #Olabilirim, #Mizah, #TürkiyeÇocukDergisi

Duvar Yazıları

Duvar Yazıları

-Çocuğunuza yüz vermeyin… Kulak verin…
-Ders boşsa, Devamsızlık zevk vermez…
-Altın gibisin; Ama ayarın yok işte…
-Kadının yaşı, erkeğin maaşı, öğrencinin notu sorulmaz…
-Çocuğun 1’i varmış, İkinci dönem düzeltmiş…

#DuvarYazıları, #Mizah, #TürkiyeÇocukDergisi

 

Hediye Gelen Yay

Birgün  İran Şahı, Sultan IV. Murad Han’a bir çok hediyeler gönderir. Bunlar arasında bir de yay vardır. Dünyada bir benzeri olmayan bu yay, son derece serttir ve ancak kuvvetli bir pehlivan bunu gerebilir.

Padişah bu yayı ellerine alır inceler.  Hediyeleri getiren İran elçisi sinsi sinsi güler: “Pek serttir efendim!”  der. Fakat Murad Han’ın bakışlarını fark edince susmayı tercih eder. Yoksa bu densizliğinden dolayı paçayı kolay kurtaramaz. Padişah, çok kuvvetlidir, pehlivandır. Fakat kendisi yayı kurmayı denemeden önce, başkalarını denemek ister ve : “Bu yayı kim germek diler?” diye sorar. Kimsenin cevap vermesini beklemeden: “Sen gel!”  diye nöbetçilerden birini çağırır. Nöbetçi, genç bir Acemi Oğlanıdır. Mektebi yeni bitirmiş ve çok atak olduğu için, sarayda istihdam edilmiştir. Fakat Kılıç ve Hançer kullanmakta mahirdir, yay kullanmamıştır. Yayı eline alır ve derhal germek ister…

Bir… İki…Üç… Kuvvetinin yetemeyeceği bir an bile aklına gelmez, fakat nafile… Heyecandan al al olup tere batar. Padişah bu “kılıç kıran” fedaiyi feda etmek istemez: “Durr!” diye gürler. Askerciğin kalbi neredeyse durayazar. Mahcup ve sıkılarak yayı bırakır. Sultan Murad: “Acem elçisi meğer gerçek konuşurmuş! Yayları hakikaten sertmiş. Herhalde öz memleketlerinde onu kullanan er yok imiş ki, bize yollamışlar!  Gelecek Cuma öğle den sonra, saraydaki bütün okçular cem olsunlar… Bakalım bu sert yayı kim yumuşa ta… Elçi dahi hazır buluna!”

Herkes, bilhassa elçi, yarışma gününü iple çeker. Cuma namazından sonra saraya ilk gelen de o olur.  Herkes yerini aldıktan sonra Padişah da teşrif eder.  Topkapı sarayının en seçme babayiğitleri teker teker huzura gelip yayı germeyi denerler. Her biri üçer defa, son kuvvetlerini harcar. En son Yeniçeri de muvaffak olamaz. Yeryüzünde titretmedik yürek bırakmayan IV. Murad, bütün heybetiyle doğrulup ayağa kalkar.  “Şu Acem yayını kurmak, belki de bize kaldı. Ve lâkin “Devlet-i Aliyye” topraklarında, bizden gayrı da er olsa gerek!” Elçi, sanki bir meydan muharebesi kazanmışçasına etrafı süzmektedir. Padişah ferman çıkarır: “Bu yayı Ağa Kapısına asın!.. Dileyen Dilaverler deneye!.. Kim ki kurarsa, Huzurumuza çıkarıla!” Ferman derhal yerine getirilir. Acem Yayı Kışla, kapısına asılır. Ferman da kapı üstüne takılır. O günlerde, Saray Baltacıları arasına yeni alınan, deli fişek bir delikanlı vardır. Adı Hüseyin olan bu gence, bir seher vakti çavuşu: “Bre Hüseyin!.. Sen “Deli-Fişek” bir delikanlısın. Bu yayı germek sana zor mudur?”  Diye takılır.

Birlikte Ağa Kapısına varırlar. Çavuş yayı indirir ve Deli Hüseyin’e verir. “Bismillah… Yâ Allah… Yâ Sa’d bin Ebî Vakkas…” diyerek yayı gerince, “şrakk” diye kurulur. Hüseyin hiç zorlanmamıştır. Çavuşun gözleri parlar. “Boşalt!” deyince de, “şrakkk” diye boşaltır. Bir daha… Bir daha… “Aferin Deli Hüseyin” diyen Çavuş, hemen Padişaha haber gönderir. Biraz sonra… Babüssaade Ağası, Sultan IV.Murad’a kahvesini sunarken: “Fermanınız kapıda asılı kalmadı Sultanım. Yay kuruldu, Yeniçeri kurtuldu.” deyince, Padişah: “Tiz gelsinler”  buyurur. Vakit kaybetmeden Deli Hüseyin’i huzura çıkarırlar. Padişah: “Haydi yiğidim!… Allah kuvvet versin” diye gürler. Hüseyin, heyecanını yenmeye çalışarak yayı gerer, boşaltır. Sonra tekrar… Sonra tekrar… Sonra Cihan Padişahı sorar: “Adın ne yiğit?” “Hüseyin sultanım” Padişah, sonra emreder: “Tiz Acem elçisine haber salına. Gelmeleri elzemdir.” Bir saat içinde toplanırlar.

Elçi çok korkmuştur. Merakla beklemeye başlar.  Hüseyin, bir oyuncak gibi yayı defalarca gerer bırakır.  Elçinin gözleri faltaşı gibi açılır.

Sultan IV. Murad Han’ın hassa askeri olan Deli Hüseyin, daha sonra Sultan İbrahim zamanında Kaptan-ı Deryalığa tayin edilir ve Karadeniz’de Rus Kazaklarını mağlup ederek Osmanlı sahillerini emniyet altına alır. Daha sonra Girit’e Serdar tayin edilerek, uzun süren Girit savaşlarını sona erdirir.
(*) Adı geçen yay, günümüzde  Topkapı sarayında sergilenmektedir.

#Hediye, #Yay, #DeliHüseyin, #TopkapıSarayı, #MuradHan

2N Neler Neredeler – Hobbit­ Köyü­ Yeni­ Zelanda

Bilim kurguyu ve hayalleri kim sevmez ki! İşte şimdi tam da karşımızda oradan fırlamış bir yer duruyor. Karşınızda “ Yüzükler Efendisi ” ve “ Hobbit ” filmlerinin baş mekânı olan Hobbiton ya da filmdeki adıyla Shire…

Konu sinema ise insan ister istemez gördüğü her sahnenin gerçek olabileceğini düşünmek yerine bilgisayar yapımı olduğunu düşünüyor. Hobbit Köyü için de bir çoğumuz böyle düşünsek bile Yeni Zelanda’nın kuzeyinde böyle bir köy var. Köy, yaklaşık 6 bin nüfuslu olan Matamata Kasabası’nın yakınında ve Russell Alexander’ın 48 dekarlık çiftliği içinde kurulmuştur. Dünyanın dört bir yanından ziyaretçi akınına uğrayan mekânda 44 adet hobbit evi bulunmaktadır.  Hobbiton’daki toprağa gömülü bu  güzel evlerden biri hariç hepsi kapalı yani sadece dış görsel olarak mevcut.

Filmin iç mekân çekimleri kapalı stüdyolarda yapıldığından iç çekimlerde bu evler kullanılmamış. Açık olan tek evin içi ise boşaltılmış ve boş olarak duruyor. Yeşili ve büyüleyici güzelliği ile herkesi kendine hayran bırakmaktadır.

#2NNelerNeredeler, #Hobbit­Köyü,­ #Yeni­Zelanda, #YüzüklerinEfendisi, #Shire, #Hobbiton

2N Neler, Neredeler – Cehennem Kapısı / TÜRKMENİSTAN

Rus bilim adamları 1971 senesinde Türkmenistan’da doğalgaz araması yaparken 70 metre çapında bir kratere rastlarlar. Bu kraterin bir gök taşı çarpması sonucunda meydana geldiğini düşünseler de kuyudan çıkan metan gazı bu düşünceyi çürütür. Bilim adamları doğal çevreyi koruma amacıyla kuyuyu ateşe verirler. Türkmenistan’ın Derweze ilçesinde bulunan krater bilim adamlarının ateşe verdikleri dünden beri sürekli yanmaktadır. Önemli turist çeken noktalarından biri olmuştur. İnsanlar 43 yıldır yanan bu kuyuyu görmek için Türkmenistan’a gelmektedir.

#2N, #Neler, #Neredeler, #CehennemKapısı, #TÜRKMENİSTAN, #TürkiyeÇocukDergisi

15 Temmuz Destanı

Ey İstanbul! İki yakan arası,
Çıkıp düğümlendi gavur karası!
Çıplak İmanına bayrak giyinen,
Fatih’ler evladı, torunlar hası!
Gelip birer birer oldular Hızır!
Nefes bir seferse, gitmeye hazır!
Atarak göğsünü bir pul yerine!
Kafasın tutarak mermilerine!

Ya şehid ya gazi, yazı turası!
Savaşta acımaz aşık yarası!
Sevin be hey şarkın çocuğu sevin!
Masalısın yeksân ettiğin devin!
Bu senin ne ilktir, ne son zaferin!
Arza sığmaz, gökte açıldı yerin!

Dünyaya kumandan, mazluma hâmi!
Kutruna yayılan şehadet kanı!
Be hey Ayasofya! Bekleme beni;
Minarelerinden haykır ezanı!

Yabancı fesinin altında Haçlı;
Eziyet ve zillet altında millet!

Titre ey Roma’nın korkağı! Titre!
Güllesi altından bir medeniyyet!

Geliyor Genç Osman’lar sadasıyle!
Geliyor Mehteran dağdağasıyle!

Sad bin Ebi Vakkas okuyla kavî!
Selman Faris kemeriyle musavî!

Ehli sünnet vel cemaat mezhebi,
Ahilerin şahı İmam Yesevî!

Himmet bize kırklardan yedilerden!
Yetiş Ebâ Ensar yattığın yerden!
Cümle hazireler ve türbelerden,
İmdad ya İlahi bize göklerden!

Meğer biz Simurg’un kanatlarıyız!
Meğer Gök Ordu’nun, Ak atlarıyız!

Geldik ta çöllerden ve nehirlerden…
Ya İlahi! Ya Rahimü! Ya Rahman!

Ya Kaviyyü! Ya Kadirü! Ya Rahim!
Himmet ey! Hicret olan gurbetlerden…

İman ve yalnızlık! İki kelime!
Bir olur baş vermez iş bu zulüme!

Ey ‘Süleyman Tahtı’! İmanlı şehir!
Fatih Sultan Mehmed bu hissi bilir!
Ve bilir Kanuni Sultan Süleyman!
Yavuz’a, Peygamber Aleyhisselam,
Çöllerde kumandan olduğu zaman;
Kumlar adedince sada, tekbirle,
Yürüdü uçanlar, ayaklarıyla!
Bu tayyip beldenin çocuklarıyla!
Kırıp kanadını, atlayıp indi;
Geldiler o yeşil kaputlarıyla!

Bilir bunu Osman Gazi yiğidi;
Ulu Hakan Abdülhamid Han, bilir!

Var sen garbın yaşlı, lağım faresi!
Benim tırnağımdan, hırkamdan kemir!
Seddini! Ceddini! Dini reddini!
Türk’e ne dayanır, dağ olsa demir!

HATİCE ATMACA

4 Ağıstos 2016/ Zeyrek

#15TemmuzDestanı, #HaticeAtmaca, #Şiir, #TürkiyeÇocukDergisi