Küçük bir taş parçasıydı. Masmavi denizin, köpük köpük dalgalarıyla öptüğü bir kıyıda yaşıyordu. Çocuklarla oynamaya bayılıyordu. Hele küçük dostlarının onu denize atmaları nasıl hoşuna gidiyordu bir bilseniz… Gün boyunca güneşin altında kalkmak kolay mı sanıyorsunuz? Denize düşer düşmez güzel bir serinlik sarıyordu bedenini.
Sonra hızla dibe iniyordu. Büyük bir keyifle balıklarla oynuyordu. Yengeçlerle eğleniyordu. Ama çok geçmeden yine deniz kıyısını ve çocukları özlüyordu. İşte o zaman, dalgaların yükselerek onu yeniden kıyıya taşımasını beklemekten başka çaresi yoktu… Aslında çocuklardan başka yakını da yoktu. Binlerce yıl önce, yemyeşil ovaların sırtını dayadığı Koca dağdan, kopup irili ufaklı pek çok kardeşiyle birlikte sahile yuvarlanmıştı. Koskocaman bir dağken, minicik bir taş parçasına dönüşmek önceleri çok ağırına gitmişti. Ama daha da kötüsü vardı… Yıllar geçtikçe, çevresindeki
taşlar biraz daha ufalanıyor, küçülüyordu.
…
Devamı derginiz Türkiye Çocuk’ta, abone olmak için tıklayın.