Tag Archives: türkiyeçocukdergisi

Şarkıların Dili – Hastasız Okul Olmaz

Şarkıların Dili – Hastasız Okul Olmaz (Orhan Gencebay)

Hastasız okul olmaz, yok yazma sen beni
Asmadan ders olmaz, bugün de sal beni
Kaybettim kendimi, ne olur sor beni
Hastayım halim yok, sen gel de al beni.
Kalkmaya takat yok, yatağa koy beni
Bu ağrı, bu ateş öldürür ah beni
Uzaktan olsa da, razıyım duy beni
Razıyım duy beni…
İlaçsız yaşanmaz, içmemek elde mi
Can demek, sen demek; gel de gör öyle mi
Sanki bir sancı var, kalpte mi dilde mi
Tez elden haber ver, o için rahat mı
Feryada gücüm yok, feryatsız duy beni
Yorganlar aşkına, ne olur sar beni
Sar beni…

 

#ŞarkılarınDili, #Hasta, #Okul, #Mizah, #Şarkı, #Eğlence, #TürkiyeÇocukDergisi

Kütüphaneci Mustafa

kütüphaneci

Yıl 1943.

Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör falan yok. Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir gün olur, beş gün olur, gelen giden olmaz.

Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır:

“Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.” Gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir.

– Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyor musun, almıyor musun?

– Alıyorum.

– Eee, o zaman ne karıştırıyorsun ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacaksın, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten…

23 yaşındaki genç memur “Ne yapayım, ne yapayım?” diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce “Deli misin bey?” der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir.

O dönemde önüne çıkan bürokratik engelleri bir bir aşar. Bürokratları ikna eder ve bir eşek alır.

İki tane de sandık yaptırır. İki sandığa, kalınlığına göre 180-200 kitap sığar. Sandıkların üstüne “Kitap İade Sandığı” yazar. Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar.

Kütüphaneye de bir yazı asar:

“Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz.”

Köydeki çocuklar şaşırır.

Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban çocukların küçücük ellerine kitapları verir.

“Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak” der.

Mustafa artık Ürgüp’teki kütüphanede bir iki gün durmakta, diğer günler eşeği Yüksel’le köy köy gezmektedir.

Köylerdeki çocuklar Eşekli Kütüphaneciyi her seferinde alkışlarla karşılarlar. Kalpleri küt küt atar heyecandan, sevinç içinde yeni kitapları beklerler. Mustafa Amca‘nın ünü etrafa yayılır. Diğer devlet memurları makam odalarında sıcak sıcak otururken, Mustafa eşeği ile birlikte ter dökmektedir.

Zamanla insanlar kütüphaneye de gelmeye başlar.

Mustafa bakar ki kütüphaneye hanımlar hiç gelmiyor.

Ünlü dikiş makinası firmaları Zenith ve Singer’e mektup yazar:

“Bana dikiş makinesi yollayın, firmanızın adını kütüphanenin girişine kocaman yazayım“ der. Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar (ilk sponsorluk faaliyeti). Salı günlerini kadınlar günü yapar. Kumaşı alan kadın kütüphaneye koşar. On makine yetmediği için sıra oluşur. Sırada bekleyen kadınların eline birer kitap verir, beklerken okusunlar diye. Okuma-yazma oranının düşüklüğünü görünce okuma yazma kursları vermeye başlar. Halıcılık kursları başlatır, bölgede halıcılığı canlandırır. Bu arada resmi kurumlar, Mustafa hakkında dava açar, “kendi görev tanımı dışında davranıyor” diye. 50 yaşına gelen Mustafa Amca baskıyla emekli edilir.

Mustafa Amca köylüler arasında efsane olur, yıllar geçtikçe köylerdeki çocuklarda okuma aşkı yerleşir. 2005 yılında Mustafa Amca vefat eder. Tüm Nevşehir çok üzülür, aralarında toplanırlar. Ürgüp’e Merhum Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz adına anıt yaparlar.

Aslında girişimcilik nedir biliyor musunuz? Bulunduğunuz yere yenilik katmanızdır.

Mutlaka adım atmalısınız.

Bakın Nevşehir’den ve bu ülkeden nice müdür, amir, vali, bürokrat, milletvekili, politikacı geçti; binlercesinin adını kimse hatırlamaz ama Mustafa Güzelgöz ve sevimli merkebi hizmetleriyle iz bırakmış. Anıtları bile var.

#Kütüphaneci #KütüphaneciMustafa #Mustafa #TürkiyeÇocukDergisi #Hikaye #Çocuk

Zengin Adam ve Doktor

adam

Zengin yaşlı bir adam bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır, İlaç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder. Doktor çağrılır. Doktor muayene eder, ağrının sebebini anlayamaz sadece ağrı kesiciler verip, gider. Fakat adamın baş ağrısı geçeceğine daha da artarak sürer. Baş ağrısının yanında gözleri de yaşarmaya baslar. Başka doktorlar çağrılır. Adam ağrıyı kesene servet vaat eder.

Ama doktorların hiçbiri ağrıyı kesemediği gibi sebebini de bulamaz.

Baş ağrısından geceleri de uyuyamayan adam iyice kötüleşmiştir. Baş ağrısı ve devamlı gözyaşları hayatı çekilmez kılmıştır. Tedavi için yurtdışına da giderler, hastanede uzun bir süre kalır, çeşitli testler yaparlar bir türlü doktorlar teşhis koyamaz.

Memleketine evine dönmesini orda dinlenmesini daha doğrusu son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir. Zengin adam ne yapalım kaderimiz böyleymiş deyip çaresiz evine döner.

Bir gün, yaşlı adam kendini iyi hissetsin diye eski berberi çağrılır. Berber yataktan kalkamayan yaşlı adamı tıraş ederken, adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler. Berber bir an düşünür ve der ki;

– Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın.

Adamın burnunu kontrol eder;

– Hah işte! Kıl dönmüş. Sorun değil ben hallederim.

Deyip yaşlı adamın şaşkın bakışlarına aldırmaksızın çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker. Ev halkı yaşlı adamın müthiş çığlığıyla odaya koşar. Berber canı çok yanmış olan yaşlı adamın elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla evden kovulur.

Adamın burnu kanlar içindedir. Pansumanlar yapılır, adam yatıştırılıp tekrar yatağına yatırılır. Ertesi sabah yaşlı adam aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır. Gözlerinin yaşarması geçmiştir. Baş ağrısından ise eser kalmamıştır. Dönen kılın sinire değip gittikçe uzayarak dayanılmaz ıstıraplara yol açtığını doktorlar ancak o zaman keşfeder. Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir. Sapasağlam ayağa kalkan yaşlı adam, vaadini yerine getir. Berberi çağırtır ve ona bir servet bağışlar…

Burnundan kıl aldırmayanların başı çok ağrır…

Hayat akarken bazen büyük sorunların çok basit çözümleri olabilir. Bu çözümlere ulaşmak için herkesi dinlemeyi bilmek, herkesin fikirlerine açık olmak gerekir.

#Zengin  #ZenginAdam #Doktor #Muayene #Masal #TürkiyeÇocukDergisi

Hikaye – Sakanın Eşeği

saka

Fakir bir saka, o sakanın da bir eşeği vardı. Zayıf zavallı bir eşekti, sırtında yüzlerce yara vardı.
Değil arpa ot bile bulamıyordu.
Padişahın atlarının bakıcısı bu sakayı tanıyordu. Onunla eskilere dayanan bir ahbaplığı vardı.
Bir gün sakaya rastladı:
– “Bu zavallı eşeğin hali ne böyle, nerdeyse zayıflıktan ölecek.” dedi.
Saka yana yakıla anlattı:
– “Sevgili dost biliyorsun ki ben fakir bir insanım o sebeple bu zavallı hayvana bakamıyorum.” dedi.
Padişahın ahır başı:
– “Sen bu hayvanı bana ver birkaç gün padişahın ahırına bağlayayım ona padişahın atlarının yeminden vereyim, biraz düzelsin.” dedi.
Saka eşeği seve seve verdi. Eşeği alıp padişahın ahırına getirdiler. Eşek ahırdaki temizliği bakımı atların halini görünce:
– “Ooo, atlar burada cennette gibi yaşıyormuş. Bir de benim halime bak” dedi.
Aradan birkaç gün geçmeden savaş çıktı. Ahırdaki atları çekip eğerlediler. Savaş alanına yolladılar. günlerce
süren savaştan sonra atlar döndüğünde her birinin vücudunda yüzlerce yara vardı birçok ok ucu hala vücutlarında duruyordu.
Atların ayakları bağlandı cerrahlar geldiler, başladılar atların orasını burasını yararak, ok parçalarını, mızrak uçlarını çıkarmaya.

Bunu gören eşek, daha önce düşündüklerinden, söylediklerinden bin pişman oldu.
Haline şükretti…
MESNEVİ’den

#Hikaye, #Saka, #Eşek, #Çocuk, #TürkiyeÇocukDergisi

Masal – Mutluluğun Sırrı

mutluluğun sırrı

Mutluluğun Sırrı

Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmakistiyorum demiş
ve aramaya koyulmuş. Ne yaptıysa da mutluluğu yakalayamamış.
Kimden yardım istesem diye düşünürken, uzak bir diyarda, zengin bir bilgeyi
önermişler. Bu bilge aklı, bilgisi ve malı ile ün salmış zengin birisiymiş. Kim yardımına
gelse sorularına cevap verip derdine derman bulmadan geri göndermezmiş.
Bu bilgeden yardım istemeye, mutluluğu nasıl yakalarım diye sormaya karar vermiş.
Uzun bir yolculuktan sonra bilgeyi bulmuş, ancak kapısında derdine derman
arayanlardan oluşan çok uzun bir kuyruk varmış. Bilgenin gerçekten sorusuna doğru
cevap vereceğine inanmış, beklemeye başlamış.
Sonunda sıra ona da gelmiş ve bilgeye mutluluğu nasıl yakalarım diye sormuş. Bilge
bu soruyu cevaplarsa sıradaki diğer insanların beklemekten sıkılacağını düşünmüş,
adamlarından bir kaşık istemiş ve içine iki damla yağ damlatmış sonra demiş ki:
– Sarayımın her yerini gez ve sonra tekrar gel ama sarayımı gezerken yağı dökmeden
bu kaşığı ağzında taşıyacaksın.
Adam sorusuna hemen cevap alamadığı için biraz şaşkın tamam demiş, sarayı
gezmiş gelmiş bilge bakmış yağ hala kaşıkta, demiş ki:
– Aferin yağı dökmemişsin güzel, peki sarayımın güzelliklerini anlat bakalım,
sarayımda neler gördün.
Adam yağı dökmeyeceğim diye uğraşmaktan pek dikkat edememiş, bir şey
diyememiş. Sonra bilge:
– Olmadı, yağı dökmeden, kaşığı tekrar ağzında taşı, bu sefer sarayımdaki
güzelliklere dikkat et, sonra tekrar gel.
Adam ne yapalım deyip tekrar kabul etmiş. Her yeri gezmiş, bu sefer sarayın
güzelliklerinden çok etkilenmiş. Sonra ağzında kaşıkla gene bilgenin yanına gelmiş.
Bilge sormuş:
– Sarayımın güzellikleri gördün mü, anlat bakalım.
Adam bu sefer hayran kaldığı güzellikleri anlatırken bilge onun sözünü kesmiş ve
demiş ki:
– Güzel, peki ama yağ nerede?
Adam sarayı hayran hayran dolaşırken yağı tamamen unutmuş, utana sıkıla bilgeye
demiş ki:
– Şey… yağı dökmüşüm.
Bilge bizimkine anlamlı bir bakış atmış ve demiş ki:
– Mutluluk hayatın bütün güzelliklerini yaşamak,
tadını çıkarmak ve sorumluluklarına, kaşıktaki yağ gibi sahip çıkmaktır.
Adam mutluluğun sırrına ulaştığı için sevinmiş,
bilgeye teşekkür etmiş ve bilgenin huzurundan ayrılmış.

#MutluluğunSırrı, #Masal, #TürkiyeÇocukDergisi, #MutluOlmak, #Mutluluk, #Bilge

Bugün Mutfak Sırası Sende!

KABAK

Artık geceler eskisi kadar uzun olmasa da yine de bu soğuk kış gecelerinde insanın ağzı boş duramıyor. İşte karşınızda sağlıkla gelen bir abur cubur 🙂

 Malzeme Sepeti: 2 adet kabak / Yarım su bardağı kaşar peyniri rendesi / 1 su bardağından bir parmak eksik galeta unu / Yarım su bardağı un / 2 adet büyük boy yumurta / Yarım fincan kızartmalık yağ

1.Kabakları cips şeklinde ince ince kesiyoruz. Aman parmaklara dikkat!

2.Yumurtaları iyice çırpıyoruz isterseniz mikser ya da blender kullanabilirsiniz.

3.Bir kâseye un diğer bir kâseye galeta unu ile kaşar peyniri rendesini karıştırıp koyun.

4.Kabakları sırası ile önce una sonra yumurtaya en son galeta unu- kaşar peyniri rendesi karışımına batırın.

5.Bir tavaya yağı ekleyip iyice kızmasını bekleyin.

6.Kabakları kızan yağda kızartın ve bir peçete üzerine alın.

7.Soğumadan servis yapın, afiyet şifa olsun 🙂

kabakcipsi

BİR…

Pratik Bilgi: Ekmeklerin çabuk bayatlamaması için ekmekleri sakladığınız kutu veya poşetin içine 3-4 tane küp şeker atın.

Kural: Görgü kurallarına göre; affettiğinden dolayı asla pişman olma; cezalandırdığın için de sakın sevinme!

İpucu: Ahmak ile arkadaşlık etme! Ondan kendini koru! Nice ahmaklar var ki, arkadaş oldukları akıllı kimseleri helak ederler. Kişi arkadaşı ile ölçülür. Kalpler buluştuğu zaman birinin diğerine tesiri vardır. Kendilerinden hayâ edilen kimselerle arkadaşlık etmek suretiyle amellerinizi güzelleştirin!

#Mutfak #Yemek #YemekTarifi #Tarif #Malzemeler #AburCubur #KüçükHanımlar #TürkiyeÇocukDergisi